DeneyimGüncel

İSTANBUL ­| Üç çocukla pandemiyi geçiren Fatoş, “Onlar anca kendisini düşünsün!”

“Benim hayatım bu virüsten önce de normal değildi ki” diyor Fatoş, devletin önlemlerinin de kendisi gibi tek başına yaşayan ve çocuklarına bakan kadınları kapsamadığını düşünüyor. “Onlar anca kendisini düşünsün, cebini düşünsün!”

Aydınlık bir sabah. Kahvaltı niyetine elimde bir paket bisküvi ile; üç-beş ağaç, birkaç oyuncak ve birkaç spor aletinden müteşekkil parkın içinde bir banka yerleştim.

İşe gidenleri, ev temizliğine başlayıp yatak-yorganlara dek pencereden çırpanları, (en kötü ürünleri sattıkları yetmezmiş gibi pandemi günlerinde işçileri en kötü şartlarda çalıştırıp karlarını ikiye katlamış) ucuzluk marketlerinin açılmasını önünde sıra olarak bekleyenleri izliyorum. O görüntülere bir çocuğun kendinden iki-üç kat büyük kağıt torbasını sürükleyerek geçişi ekleniyor. Arada hızlanıp asılıyor kollara ve kendini yolun akışına bırakıyor. Küçük yaşta çalışıyor olmasının ya da üzerinin-başının çöplerle uğraşmasından rengini kaybetmesinin yarattığı öfke dolu tablo bir yana kendisine yarattığı eğlence diğer görüntülerden daha fazla ilgimi çekiyor.

Parkın yanı başındaki büyük çöp kutusuna eğiliyor. Az önce yan binanın altındaki tekstil atölyesindeki işçilerinin kutuya bıraktığı kilolarca artık işe yaramaz kumaş parçalarını toparlıyor.

İsmi Davut, henüz 11 yaşında, bu yıl 4. sınıfa başlıyor. İki kardeşi daha var Davut’un, babasını geçen yıl kaybetmiş. Annesi biri 6, diğeri 3 yaşında olan kız kardeşlerine bakmak için evde kalıyor genelde. Biraz çekingen ama daha çok olgun bir çocuk Davut, evin geçimini babasından sonra üstlenmek zorunda olduğunu bildiği için zorlanmıyor ama yaşı küçük olduğu için topladığı kağıt, demir ya da kumaş parçalarının ederinden daha aza satın alındığının farkında ve buna canı çok sıkılıyor.

Sohbet ede ede evlerinin önüne varıyoruz.

“Çalışayım desem, çocukları bırakacağım kimse yok”

Fatoş, henüz 32 yaşında. Evlendiğinden bu yana İstanbul’da yaşıyor, Kürdistan’daki memleketini çok özlüyor. Görücü usulü evlenmiş, “ama iyi anlaştık, bir gün tokadını yemedim, sessiz bir adamdı” diyor, geçen sene yitirdiği eşi için. Kendisinden çok çocukların babasız ve Davut’un çalışmak zorunda kalmasına üzülüyor.

“Ben gidip elin kapısında çalışayım desem, bu ufak çocukları bırakacağım kimsem yok. Memlekete de gidemiyorum, çocuklarımdan ayırıp evlendirirler diye korkuyorum” diyor. Haksız değil.

Ya eşinin ailesi? “Onlar buradalar, arada kapımı çalıp yardım ediyorlar ama onlar da fakir. Onların da bir sürü çocuğu var. Ellerinden çok bir şey gelmiyor ama yine Allah razı olsun.”

“Onlar anca cebini düşünsün”

Peki bu koşullarda pandemiyi nasıl geçirdi Fatoş ve çocuklar, aslında tahmin etmek çok zor değil ama… “Belediyeden yardım kolisi aldık iki kez, o olmasaydı aç kalırdık. Çocuğu göndermek istemedim, çok korktum bir yerden bir şey kapar, hasta olur diye. Ama işte…”

Erdoğan’ın biner liralık yardımından alamamış Fatoş ama belediyenin askıda fatura uygulamasını duyan bir komşusu yardım etmiş de, faturalarını ödemiş.

Eşini kaybettiğinden bu yana en çok kendini bu dönemde yalnız hissetmiş Fatoş, eşinin yokluğunu bu dönemde duymuş. “Olsaydı başımızda, belki bize bu virüs nedir onu anlatırdı. Ha ben de bakıyorum, okuyorum, her gün televizyonda haberleri izliyorum. Ama korkuyorum yine de, çocuklar küçük, onlara da diyemiyorum. Korkuyorlar zaten, ben de korkuyorum dersem iyice korkacaklar.”

“Benim hayatım bu virüsten önce de normal değildi ki” diyor Fatoş, devletin önlemlerinin de kendisi gibi tek başına yaşayan ve çocuklarına bakan kadınları kapsamadığını düşünüyor. “Onlar anca kendisini düşünsün, cebini düşünsün!”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu