Güncel

12 Haziran’da sokaklar Özgecan’ın çığlığıdır!

Özgecan’ımızın katilleri 12 Haziran günü “yargılanıyor”.

Tecavüz edilip katledilmesinin ardından kadınların öfkesi olan Özgacan, 12 Haziran günü yeniden öfkemizin adı olacak.

Unutulmayacağı gibi Mersin Tarsus’ta Özgacan Aslan tecavüz edilmiş ardından yakılarak katleden katilleri hakkında, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle açılan davanın ilk duruşması yapılacak.

Minibüs şoförü 26 yaşındaki Ahmet Suphi Altındöken, babası 50 yaşındaki Necmittin Altındöken ile arkadaşı 25 yaşındaki Fatih Gökçe’nin ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması istemiyle hazırlanan iddianame 9 Nisan’da Tarsus 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Ardından mahkeme heyeti, ilk duruşmanın 12 Haziran’da görülmesine karar verdi.

Davanın görüleceği tarihte Tarsus Adliyesi’nde  “yoğun güvenlik tedbiri” alınması ve ilk mahkeme olması nedeniyle rutin duruşmaların ertelenmesi istenirken, o gün Tarsus Adliyesi’nde sadece Özgecan Aslan’ın katillerinin davasının görülmesi bekleniyor.

Duruşmaya Özgecan Aslan’ın aile fertleri de davacı müdahil olarak katılacak. Ayrıca,  Özgecan’ın katil zanlılarının en ağır cezayı alması için çok sayıda avukat da savunma yapacak.

Kimse katillerin avukatlığını yapmak istemiyor.

Mersin Barosu’ndan hiç kimsenin bu katilin avukatlığını yapmak istemediğini daha önce söylediklerini anımsatan Antmen, “Ama onun da avukatsız yargılanması bir hak ihlali olacak. Bunu da biliyoruz” diyerek bir avukat göndermek zorunda olacağını belirtti.

İlk davada, mahkeme heyetinin çoğunun kadın olması birçok haber sitesinde dikkat çekici olarak yorumlanmış ve tartışma konusu yapılmışken bunun yargılanma sürecinde nasıl bir ayrıntı olduğu çok önemli değidir.

Mahkeme ile ilgili bu “küçük ayrıntıları” geçtikten sonra asıl mesele 12 Haziran günü katiller “yargılanırken”  biz kadınların ne yapacağıdır.

TC’nin mevcut yasalarının daha önce defalarca kez ispat edildiği gibi eril zihniyetin bir ürünü olarak erkekten taraf olduklarını ve erkekleri daima korudukları/koruyacaklarını biliyoruz ve yasalarına, mahkemelerine davalarına güvenmiyoruz.

Ve gerçek adaletin ancak kadınların cins bilinci ile sağladıkları dayanışma ile sokakta kazanılacağının farkındayız.

Özgecan katledildiğinde kadınların öfkesi sokaklara taşmışken, kadınlardan önce kendi erkek egemen bakış açılarıyla erkeklerin, bu bakış açısını saklamak ister gibi, katliamı yapan erkekleri hedef tahtasına koyarak hedefi “şaşırtmak” istemelerinde görmüştük. Üstelik hedef tahtasına koydukları hemcinslerine “saldırırlarken” tacizi ve tecavüzü yeniden üreten bir yerden yapmışlardı.  Zira sorunu devletin ve erkeklerin erkek egemen zihniyetinde değil tekil birkaç erkeğin sorunu olarak göstermenin çabasının kendini aklama derdinden başka bir anlamı yoktur.

Özgecan’ın öfkesi ile Türkiye’nin dört bir yanında sokağa çıkarak “yasta değil isyandayız” diyen biz kadınlar o gün bu öfkenin örgütleyicisi olmalıyız. Bugün katillerin müebbetle en ağır cezalarla yargılanması kadınların bu isyan çığlığının bir sonucudur.

TC’nin yargılamasına güvenmi-yoruz, aldıkları kararların “dil” olanları ise kadın dayanışması ile oluşan baskının bir sonucudur. Özgecan’ın katillerinin müebbet alması kadınların sokakları zapt etmesi ile başarılacaktır ancak.

Bunun en açık örneğini Bergama utanç davasında kadınların gösterdiği dayanışma ile görmüştük.

Özgecan kadın katliamına, sistematik olarak gerçekleştirilen kadına yönelik taciz ve tecavüze karşı kadınların çığlığının adı oldu. Katillerin ilk mahkemesi yeniden birçok kadın taciz ve tecavüzcülerden hesap sormanın adı olarak kayda geçirmek için çığlığımızı büyütmek için sokağa çıkmalıyız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu