Makale

Kadın faaliyetimizin kapsam ve içeriği üzerine -2-

Bir önceki sayımızda kadın çalışmamızın içeriğinin ve kapsamının daraltılmamasının, hareketimizin mevcut iktidara/sisteme kaşı ortaya çıkan her olayı/her krizi etkin şekilde kullanabilmesiyle ilgili olduğunu söylemiştik. Elbette ki burada kastımız “teşhir” seviyesinde kalan çalışmalar değildir. Hatta net olarak belirtebiliriz ki, teşhir seviyesinde kalan hiçbir çalışmanın başarılı olma şansı yoktur. Genel olarak faaliyetlerde yaşanan temel sorunun çalışmaların teşhir seviyesinden örgütlenmeye dönüştürülememesi, “çok çalışıyoruz ama elimizde bir şey yok” fikrinin oluşmasını, umutsuzluğu vs. getirebilmektedir. Çalışmaların tümü örgütlenme hedefi ile yapılmalıdır.

Kadınlara yönelik siyasal ajitasyonun içinden geçtiğimiz süreçte neleri kapsayabileceği sorusuna yanıt ararsak;

1- Kadına yönelik şiddet, tecavüz, katletme: Bu saldırılar kadınların varlık yokluk sorunu olarak ortaya çıkmaktadır ve her daim çok acil ve güncel meselelerdir. Erkek egemen sistem, kadının kendini var etmeye çalıştığı her aşamada ona saldırmakta, kendi hakimiyeti altına almaya, dar sınırlar içine hapsetmeye çalışmakta, bunu yapabilmek için de her aşamada şiddetin farklı türlerini kullanmaktadır. Gittikçe yaygınlaşan, belediyelerin yeni evlenenlere verdiği kitaplarda da görüldüğü gibi kadının erkeğin hakimiyeti ve belirlediği sınırlar içinde yaşaması bu sistemin normalleridir. Yetiştiriliş tarzı boyutuyla geleneksel kadınlık, tam da bunlara biat edildiği, evdeki erkeği (koca, baba, kardeş) kadın üzerinde hakimiyeti meşru gördüğü oranda ortaya çıkmaktadır. Bu yaygın bir gerçekliktir. Burada devrimcilerin bir dönem işçi sınıfının muhakkak isyan edeceği şeklindeki özcü yaklaşımının kadınlara da taşındığını, nesnel gerçekliğin yok sayıldığı örnekler çoktur. Özcü, mutlakçı yaklaşımlardan uzak durmak gerekir. Kadınlara kendi kurtuluşlarının ideolojisi ve pratiğine sahip olmaları, kendiliğinden bir şekilde yaşadıklarına tepki duymalarıyla vs. gerçekleşmez. Her devirde “egemen fikirler egemen sınıfın düşünceleridir.” Kadınların kendiliğinden bir şekilde yaşamlarını sürdürmeleri bir itiraz değil burjuva-feodal sistemi yeniden üretmektir. Sonuç olarak her türlü şiddete karşı kadınların içinde yaşadığı ideolojik dünyanın itiraz ettiğimiz tüm bu saldırıları meşrulaştıran tarzda örüldüğünü bilmemiz, kadınların burjuva-feodal sisteme uyum sağlamalarına yol açan zincirleri en zayıf yerinden kırabilmemiz gerekmektedir.

2- Ekonomik sıkıntılar: İster işçi/emekçi kadınlar olsun ister ev emekçileri olsun yaşanan her ekonomik sıkıntının faturasını ilk önce kadınlar öder. İşten ilk çıkarılanlar, maaşları düşürülenler kadınlar olmaktadır. Asgari ücretin en çok etkilediği, yarınını bir türlü garantide göremeyenler kadınlardır. İçinden geçtiğimiz süreçte iktidar yaşanan ekonomik çalkantıları “ekonomik saldırılar” olarak göstermekte, her alanda olduğu gibi burada da “düşman” algısı pekiştirilerek kendi asalak iktidarları çevresinde ortak bir ruh yaratılmaya çalışılmaktadır. Temel mesele, oluşturulmaya çalışılan bu ideolojik hegemonyayı kırabilecek teşhirlere ve pratiklere yönelmektir. AKP’yi iktidarda tutanın TC kurulduğundan 2000’li yıllara kadar modernist/laik politikaların baskı altında tuttuğu muhafazakar kesim olduğu unutulmamalıdır. Bu kesimler “yanlışları da olsa bu iktidar bizimdir” demektedir. Sistemin kutuplaştırma üzerinden politikalarının yaşam bulması bu nedenledir.

3- Savaşta ve Suriye işgali: “Çözüm” sürecine de ve sonrasında savaşa da AKP’nin kendi tabanını ikna edebilmesi şaşırtıcı değildir. Yukarıda bahsini ettiğimiz nedenle ilgilidir. Bu konular her daim gündemimizde olmalı, Şırnax’ta, Mardin’de yaşananın Halep’ten farklı olmadığını göstermeye çalışmalıyız.

4- Kadın sorununun da savaşların da ekonomik sorunların da kaynağının sistemin sömürü tarzına dayanan iktidar olduğu, kendi saltanatlarını sürmek için savaşı boyutlandırıp, ulusların eşit bir şekilde yaşamasına izin verilmediği, bu nedenle meselelerin çözümünün sisteme karşı durmakla ve değiştirmekle olacağının A/P’sinin tüm çalışmalarda vazgeçilmez olması gerekmektedir. Elbette ki bu ana başlıkların dışında ortaya çıkan tüm gelişmeler değerlendirilip çalışmaların içine hemen katılmalıdır. Önemli olan çalışmaların yöneliminin net olması, süreklileştirilmesi ve dar sınırlara hapsolmamasıdır. (Bitti)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu