Güncel

Kadın gücünün destanı: Cizîre!

Yeni Demokrat Kadın olarak 9 günlük sokağa çıkma yasağı ile birlikte yapılan katliamın ardından kadın dayanışmasını büyütmek amacıyla 20-22 Eylül arasında Cizîrê’deydik.

Devletin uzun yıllardır süregelen Kürt ulusu üzerindeki katliam politikalarının kadınlar üzerinde katmerli olarak etkisinin olduğunu bilerek çıktığımız yolculuğumuzda, derdimiz “Cizîrêli kadınların biz, bizlerin Cizîrêli kadınlar” olduğunu bir kez daha anlatabilmek, hissedebilmek-hissettirebilmekti. Kadının hem erkek egemen sistem tarafından kuşatılmışlığı, hem de devletin Kürt kimliğine yönelik saldırılarına ve katliam politikalarına karşı Cizîreli kadınlarla “direniş ruhumuzu” iyiden iyiye açığa çıkaracağımızı bilerek çıktığımız yolculuğumuzda hepimizde müthiş bir heyecan hakimdi.

“Katliamlarınıza rağmen inadına buradayız!”

Uzun bir yolculuğun ardından ilk olarak Cizîrêli kadınlarla yapılan ses çıkarma eyleminde buluştuk. Cizîrê’nin sokaklarını tencere, tava, zılgıt seslerine boğarken “katliamlarınıza rağmen inadına buradayız” mesajını hep beraber verdik; kadınlar olarak susmayacağımızı, korkmayacağımızı bir kez daha hatırlattık. Daha sonrasında akşam kaldığımız evlerde de kadınlardan, kadınların 9 gün boyunca dışarıda olduğunu, direndiğini öğrendiğimizde eylem sırasındaki mesajımızın hayata çoktan geçtiğini öğrendik.

Ardından Cizîrê Taziye Salonu’nda katledilenlerin aileleri ile buluştuk. Kadınlarla her kucaklaşma anımızda, onların bir şeyler anlatma açlığını hissedebiliyorduk, tıpkı bizim de dinlemeye, öğrenmeye olan açlığımız gibi… Bu durum mahallelere ziyaretlerimiz sırasında da tekrarlandı. Beraber gözyaşları döktük; göz göze geldiklerimizle dahi birbirimizi anladık. Ancak en önemlisi “beraber direneceğiz” dedik.

Cizîreli kadınlar var olan gücümüzün resmidir…

Mahallelerdeki ziyaretlerimiz boyunca gözümüze çarpan kadınların yaşadıkları tüm acılara rağmen yılgınlığa kapılmamaları ve direnişi sürdüreceklerini her defasında ısrarla söylemeleriydi zaten. Kadının var olan dinamiğinin açığa çıkışıydı şahit olduklarımız. Cizîre bu açıdan, hiç kuşkusuz oraya giden kadınlara güç verdi; var olan gücünün de bir kez daha farkına varmasını sağladı. Sistemin onca baskısı, zulmü ve katliamına rağmen kadınların duruşu, sarsılmaz sanılan kalelerin yıkılacağının öngörüsünü bir kez daha yineledi.

TC’nin Kürt ulusunun kimliğine yönelik saldırıları, göç ettirme politikalarına karşı kadınların mücadelesi, evlerine ve topraklarına sahip çıkmaları ile bütünleşiyor. Kadınlar tüm yaşananlara ve yaşanması kuvvetle muhtemel saldırılara karşı evlerini kesinlikle terk etmiyorlar. Erkek egemen sistemin kadınları dört duvar arasına hapsetmesi tam da burada ters tepiyor! Evet, kadınlar evlerini, dört duvarlarını terk etmiyorlar; ancak bir yandan da o duvarları yıkıyorlar, direnmek için sokağa çıkarak. Ettiğimiz tüm sohbetlerden çıkardığımız, çocuklarını kaybeden “ana”ların, kardeşleri keskin nişancılar tarafından katledilen “abla”ların, sevdikleri polis tarafından işkenceye uğrayan “sevgili”lerin bütün sıfatlarından arınıp kadın bilincini kuşanarak mücadeleyi seçtiğini gösteriyor.

Cizîrê’den bize kalan…

Kadınlar ısrarla “Barış” diyorlar, ancak bunun da direnişten geçtiğini biliyorlar. Devlet tankıyla, tüfeğiyle, tüm kolluk güçleriyle bölgeye saldırırken aksinin söylenmesini beklemek ne mümkün? Yaşanan bunca şeyin ardından “kiminle barış?” sorusunu tekrardan sormaktan alıkoyamadık bizler de kendimizi. Kısacası Cizîrê’deyken katliama karşı direnişi, acıya karşı umudu tekrar ve yeniden hissettik-gördük.

Dönerken ise heybemize aldıklarımız, kadın dayanışmasını büyütmenin mutluluğu, gücümüzün bir kez daha farkına varmanın vermiş olduğu direngenlik oldu.

Ve Cizîrê’deki tüm kadınlara bir kez daha selam olsun: “Jin jiyan azadî!”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu